İskenderiyeli Helenistik Yahudi Filozoflar (I-II – Aristobulus ve Philo)
İskenderiyeli Helenistik Yahudi filozofların alegorizmi üzerine iki deneme.
Aşağıda, İskenderiyeli iki Helenistik filozofun Kutsal Yazılar'ı ele alış biçimiyle ilgili iki ayrı deneme (I-II) bulunmaktadır. İki denemede de 600 kelime üst sınırı –mecburen- aşılmıştır, I-İskenderiyeli Aristobulus 665, II-İskenderiyeli Philo 759 kelimedir.
I–İskenderiyeli Aristobulus
İ.Ö. 4. yüzyılda yaşayan Yunan tarihçi, etnograf ve kâşif Megasthenes (yak. İ.Ö. 350-290), şöyle yazar:
“Eskilerin doğa hakkında söylediği her şey, Yunanistan dışında felsefeyle uğraşanlar, örneğin Hintliler arasında Brahmanlar ve Suriyeliler arasında Yahudi olarak adlandırılanlar tarafından da söylenmiştir.”[1]
İ.Ö. 2. yüzyılda, İskenderiyeli Aristobulus ve daha sonra, İskenderiyeli Philo (doğ. İ.Ö. 20–öl. İ.S. 50), Tevrat’ın felsefi-alegorik tefsirini yaptılar. İki Helenistik Yahudi filozof da Yunan felsefesinin, Musa’nın kitaplarından alındığını ya da türetildiğini savundu.
İ.S. 2. yüzyılda, Yunan filozof Apamealı Numenius, Platon ile Musa arasındaki büyük benzerliği dile getirir:
“Platon, Musa’nın Attika dilinde konuşmasından başka nedir ki? / Platon, Attika Yunancası konuşan Musa'dan başka nedir ki?”[2]
Attika, Atinalı Platon tarafından kullanılan lehçedir. Numenius’a göre, Tanrı’nın cisimsizliği konusunda, kişi bir görüş ortaya koyup sonuçlara vardığında, Platon’un tanıklığına geri dönmek ve hepsini Pythagoras’ın (Pisagor) sözleriyle birleştirmek/birbirine bağlamak ve Platon’un yaptığı gibi, Brahmanların, Yahudilerin, Mecusilerin ve Mısırlıların düzenledikleri ayinleri ve törenleri ve kutsama ritüellerini ekleyerek/örnek vererek onurlandırılan milletlerin yardımına başvurmak gerekir.[3]
İ.S. 3. yüzyılda, Hristiyan teolog ve filozof İskenderiyeli Klement (öl.† 215), filozofların dogmalarının İbranilerden aşırıldığını, İbranilerin felsefesinin tüm çelişkilerin ötesinde, tüm bilgeliklerin en eskisi olduğunu söyler.[4]
İskenderiyeli Aristobulus, bilinen ilk Helenistik Yahudi filozoftur. Bazı âlimler, onu, din felsefesinin bilinen ilk temsilcisi olarak nitelendirirler. Yazılarından parçalar, İskenderiyeli Klement ve “Kilise tarihinin babası” olarak anılan Caesarealı Eusebius (öl.† 339) tarafından korunmuş ve günümüze kadar ulaşmıştır. Bazı eleştirmenler tarafından Aristobulus’un yazılarının otantikliğine itiraz edilmiş, ancak öne sürülen argümanların test edilmesi için yararlı olan bu itirazlar yeterince cevaplanmış, otantiklik karşıtlarının argümanlarını çoğunlukla yanlış bilgilere dayandırdıkları veya doğru bilgilerden yanlış sonuçlar çıkardıkları görülmüştür.[5]
Aristobulus’un yazılarının ya da eserinin büyük bölümü kaybolmuşsa da onun eğilimi ve çalışmasının karakteri açıktır. Kutsal Yazılar, ruhani bir Tanrı anlayışı içerir, ancak bu anlayış için altta yatan derin anlam keşfedilmelidir. Dolayısıyla, Yasa’nın Tanrı’ya yaraşır bir şekilde açıklanması gerekir ve Aristobulus’un yapmaya çalıştığı şey budur. Aristobulus, Musa Yasası’nın içeriğinin felsefi özeti olarak nitelendirilebilecek yazılarında, Tanrı’nın uygun kavramına sımsıkı sarılmak ve antropomorfik yapı fikrine kapılmamak gerektiğini söyler, çünkü Musa, anlatmak istediğini çeşitli şekillerde ifade edebilmek için, dışsal ve görünür şeylere uygulanabilir ifadeler kullanır ve bu yolla doğanın belirli düzenlemelerini ve güçlü eylemler için yapılan hazırlıkları duyurur. Bir diğer ifadeyle, Musa, ilahi ilhamla bir fikri ifade etmek istediğinde, bunu yapmak için bilinçli olarak duyulur ifadeler kullanır ve bu, Tevrat’ı anlamanın anahtarıdır. İyi bir anlayışa sahip olanlar, onun bilgeliğine ve bunun sonucunda bir peygamber olarak ilan edildiği ilahi ilhama hayranlık duyarlar; güç ve akıl bakımından yetersiz olanlara ve sadece harflere sıkı sıkıya sarılanlara ise büyük bir fikir açıklanıyor gibi görünmez.[6]
Örneğin, “eller” Tanrı’nın kudreti olarak anlaşılır, “Kralın güçlü bir eli var” dendiğinde, dinleyicilerin düşünceleri onun sahip olduğu güce taşınır; insanların tüm gücünün ya da onların etkin güçlerinin ellerinde olduğunu anlamak kolaydır. Eserlerin, Tanrı’nın “elleriyle” yapılması, kudretin ve görkemin güzel bir metaforudur. Aynı şekilde, dünyanın yapısına ya da düzenine/işleyişine de heybetinden dolayı “Tanrı’nın duruşu” denebilir, çünkü Tanrı, her şeyin üzerindedir, her şey O’na tâbidir ve insanlar, bunların değişmez olduğunu anlayabilsinler diye konumlarını O’ndan almışlardır. Bu anlamda “Tanrı’nın ayakta durduğu” (kaim olduğu) da söylenebilir, çünkü her şey O’nun yönetimi altındadır.[7]
Aristobulus, Tanrı’nın, Yasa’yı verdiği sırada Sina Dağı’na “inişinden” söz ederken [Çıkış: 19: 18-20], bu inişin yerel/bölgesel olmadığını söyler, çünkü Tanrı her yerdedir, bir yere inmesi gerekmez; ilahi iniş, Tanrı’nın her şeyi kapsayan görkemini(n) sergile(n)mesi olarak anlaşılmalıdır.[8] Aynı şekilde, Tanrı’nın “sesini”, söylenen sözler olarak değil, tıpkı Musa’nın Yasa’da dünyanın tüm yaratılışından Tanrı’nın sözleri olarak söz etmesi gibi, eserlerin inşası olarak anlamak gerekir, çünkü her iş/her eser için sürekli olarak “Ve Tanrı dedi ve öyle oldu” [Yaratılış: 1: 1-31] denilmektedir. Bir diğer ifadeyle, Tanrı’nın yaratıcı “sözleri”, O’nun etkinliğini ya da faaliyetlerini, dolayısıyla, dünyanın kendi iç yasalarını ifade eder. Evrenin düzenlenişi üzerinde düşünürken, Pythagoras, Sokrates ve Platon da aynı anlamda Tanrı’nın sesini duyduklarından bahsederler.[9] Aristobulus, İbranilerin Mısır’dan çıkışının ve başlarına gelenlerin öyküsünü, ülkenin fethiyle ilgili hikâyeleri ve Yasa’nın açıklamasını içeren eski çevirilerin Pisagor ve Platon tarafından zaten bilindiğini ve birçok şeyin ödünç alındığını yazar.[10]
Aristobulus, kendine özgü yöntemiyle, daha sonra diğer teolog ve filozoflar tarafından geliştirilen yapının temelini atmıştır; onun çalışması, felsefi açıdan İbrani-Yunan sentezindeki bilinen ilk büyük adımdır.
Atilla Fikri Ergun – kolaydenemeler.substack.com
---
Dipnotlar:
[1] Megasthenes, Richard Stoneman, Megasthenes’ Indica: A New Translation of the Fragments with Commentary (Megasthenes'in İndika’sı: Fragmanların Yorumlu Yeni Bir Çevirisi), Routledge, 2022, s. 74, F 46 (F 42 S, F 3 J) Brahmanlar ve Yahudiler, Clement Stromateis/İskenderiyeli Klement, Stromata 1.72.4
[2] Apamealı Numenius, frag. 8, 13, Metaphysics, Soul, and Ethics in Ancient Thought (Themes from the work of Richard Sorabji) / Metafizik, Ruh ve Antik Düşüncede Etik (Richard Sorabji'nin çalışmalarından temalar), Ed. Ricardo Salles, Oxford University Press, 2005’in içinde M. F. Burnyeat, Platonism in the Bible: Numenius of Apamea on Exodus and Eternity (Kutsal Kitap’ta Platonizm: Çıkış ve Sonsuzluk Üzerine Apamealı Numenius), 143
[3] Apamealı Numenius, frag. 1a, a.g.e. içinde a.g.m., s. 144
[4] İskenderiyeli Klement, Stromata, Kitap I, Bölüm 21, Trans. William Wilson, Ante-Nicene Fathers, vol. 2 (İznik Öncesi Babalar, cilt 2), Ed. Alexander Roberts, James Donaldson ve A. Cleveland Coxe tarafından düzenlenmiştir, Buffalo, NY: Christian Literature Publishing Co., 1885, Kevin Knight tarafından New Advent için gözden geçirilmiş ve düzenlenmiştir, New Advent (newadvent.org) – Son görüntüleme: 23 Eylül 2023
https://www.newadvent.org/fathers/02101.htm
[5] Carl R. Holladay, Fragments from Hellenistic Jewish Authors, vol. III, Aristobulus (Helenistik Yahudi Yazarlardan Parçalar, cilt 3, Aristobulus), Scholars Press, 1995, Society of Biblical Literature, s. 72
[6] Caesarealı Eusebius, Præparatio Evangelica (Müjde’ye/İncil’e Hazırlık), Trans. E. H. Gifford, 1903, Kitap VIII, Bölüm X, Uzuvların Tanrı’ya ait olduğundan bahsedilmesi üzerine Aristobulus, s. 376 a
[7] Caesarealı Eusebius, a.g.e., Kitap VIII, Bölüm X, Uzuvların Tanrı’ya ait olduğundan bahsedilmesi üzerine Aristobulus, s. 376 a
[8] Caesarealı Eusebius, a.g.e., Kitap VIII, Bölüm X, Uzuvların Tanrı’ya ait olduğundan bahsedilmesi üzerine Aristobulus, s. 376 a
[9] Caesarealı Eusebius, a.g.e., Kitap XIII, Bölüm XII, Zamanımızdan önce bir İbrani olan Peripatetik Aristobulus, Yunanlıların İbranilerin felsefesinden yola çıktıklarını nasıl kabul ediyor? Aristobulus'un Kral Ptolemy’ye hitaben yaptığı açıklamalardan, s. 663 d
[10] Caesarealı Eusebius, a.g.e., Kitap XIII, Bölüm XII, Zamanımızdan önce bir İbrani olan Peripatetik Aristobulus, Yunanlıların İbranilerin felsefesinden yola çıktıklarını nasıl kabul ediyor? Aristobulus'un Kral Ptolemy’ye hitaben yaptığı açıklamalardan, s. 663 d
II–İskenderiyeli Philo
Aristobulus’un çalışmasının, Philo’nun yazılarında derinleştiği, olgunluğa eriştiği söylenebilir. Philo, Musa Yasası’na sadık dindar bir Yahudi’ydi; ona göre, aslolan, Musa’nın söyledikleridir, Musa’nın Yasası mutlak otoritedir, gerçeğin toplamıdır ve yalnızca Musa’nın sadık takipçisi olan yetkin birisi Yunan filozoflarının rakip görüşleri arasında isabetli hüküm verebilir.
Philo’nun amacı, tıpkı Aristobulus gibi, Musa felsefesinin anlaşılması için Kutsal Yazılar’ın sadık bir şekilde tefsir edilmesiydi. Philo’ya göre, Kutsal Yazılar’ı doğru bir biçimde ele almanın yolu, yanlış anlamanın önüne geçen felsefi kavrayıştı; onun, felsefeyi Kutsal Yazılar’ın tefsiri, Yahudiliği ise Musa’ya iletilen Tanrısal Felsefe şeklinde sunduğunu söylemek yanlış olmaz.
Philo, Kutsal Yazılar’ın tefsiri için literal ve alegorik olmak üzere iki geçerli yol sunar. Ancak yaklaşımı özünde alegoriktir ve bu nedenle, açıkça yaptığı literal-alegorik ayrım üzerinde pek fazla durulmamıştır, çünkü felsefi-literal yorumları dahi çoğunlukla alegorik görünmektedir. Literal anlam görünüşle, dış (görünür, cismani) dünyayla ilgilidir, alegorik anlam ise derindir, daha çok iç (ruhani, maddi olmayan) dünyayla ilgilidir ve gerçeğe götürür; Philo, daha çok gerçekle ilgilenir. Dolayısıyla, onun, Kutsal Yazılar’ı tefsir ederken, daha çok felsefi-alegorik yöntemi kullandığı söylenebilir.
Philo’nun Kutsal Yazılar’ı açıklarken kullandığı yöntem hakkında belli bir fikir vermesi için birkaç örnek sırlamak yararlı olacaktır. Philo, Musa’nın metodunun üstünlüğünü ortaya koyarken, onun, biri düşüncesiz, dikkatsiz ve felsefi olmayan, diğeri ise yalan/uydurma ve hile dolu iki yöntemi reddettiğini söyler. Musa, adil ve makul olduğunu düşündükleri şeyleri çıplak/yalın bir biçimde ortaya koyan veya fikirlerini büyük ölçüde genişleten ve gerçeği bir yığın hayali icadın altına gömerek, insanları şaşırtmaya çalışan diğer bazı yasa koyucuların aksine, ne yapılması gerekeni ya da aksini hemen ilan etmiş ne de masallar icat etmiş veya başkaları tarafından icat edilen masalları benimsemiştir; yasanın dünyaya, dünyanın da yasaya karşılık geldiği ve yasaya itaat eden bir insanın, bu şekilde bir dünya vatandaşı olarak, eylemlerini, tüm evrensel dünyanın düzenlendiği doğanın amacına göre düzenlediği fikri doğrultusunda dünyanın yaratılışını kucaklayan bir giriş bölümüyle başlamıştır (Yaratılış).[1]
Philo, insanın Tanrı’nın suretinde ve benzerliğinde yaratılmasından söz edilirken [Yaratılış: 1: 27], bu benzerliğin bedenin karakterine bakılarak yargılanamayacağını, benzerlikle, ruhun en önemli kısmına, yani zihne atıfta bulunulduğunu söyler; Tanrı, insan formunda bir varlık olmadığı gibi, insan da Tanrı’nın “formuna” benzemez, her bireyde var olan zihin, evrende ilk model olarak bulunan tek zihnin benzerliğine göre yaratılmıştır ve bir bakıma onu taşıyan ve içinde onun imajını barındıran bedenin Tanrı’sıdır ve bu bakımdan, yeryüzünde doğan hiçbir şey, insan kadar Tanrı’ya benzemez.[2]
Tanrı’nın doğuda, Aden’de bir bahçe dikip, yarattığı/biçimlendirdiği insanı oraya yerleştirmesi [Yaratılış: 2: 8], Tanrı’nın toprağı işlediğini ve bahçeler ektiğini düşünmek gibi bir dinsizliğe yol açmamalı, bu tür saçmalıklar düşüncelerimizi meşgul etmemelidir; erdeme, mecazen cennet denir, Tanrı, ruhun hastalıklarına karşı bir yardımcı ve koruyucu olarak dünyevi erdemi sağlam bir şekilde yerleştirmiştir ve bu, çeşitli isimlerle adlandırılan göksel ve arketipik bilgeliğin bir taklidi ya da yansımasıdır. Tanrı, göksel erdemin bir taklidi ve temsili olarak insan ırkına dünyevi erdemi eker, aşılar. Cennetin dikimi doğuda temsil edilir, çünkü doğru akıl asla batmaz ve asla sönmez, her zaman yükselmek onun doğasıdır; yükselen güneşin havanın karanlığını ışıkla aydınlattığı gibi, erdem de ruhta ortaya çıktığında ya da doğduğunda, onun sisini dağıtır ve koyu karanlığı aydınlatır.[3]
Philo, Âdem ve Havva’nın yasak ağacın meyvesinden yedikten sonra, bahçede yürüyen Tanrı’nın sesini duyduklarında, O’ndan kaçarak ağaçların arasına gizlenmelerinin [Yaratılış. 3: 6-8], alegorik olarak alınmadıkça, anlaşılmasının imkânsız olduğunu söyler. İnsan, Tanrı’dan nasıl gizlenebilir? Tanrı, her şeye nüfuz etmiştir ve eserlerinden hiçbirini boş ya da terk edilmiş bırakmamıştır. O halde Tanrı’nın bulunmadığı bir yerde insan nasıl bir yer işgal edebilir? Bunu şu şekilde anlamak gerekir: Günaha batmış olan insanda, Tanrı’yla ilgili gerçek görüş gölgelenir ve gözden uzak tutulur, çünkü o, karanlıkla doludur, her şeyi olduğu gibi düşünebileceği Tanrısal hiçbir ışımaya sahip değildir. Ve böyle bir adam, tıpkı bir cüzamlı ya da başka bir illete tutulmuş bir adam gibi, ilahi topluluktan bir firaridir.[4]
Philo, dümdüz okunduklarında, saçma veya anlaşılmaz görünen pasajları, bu açıklama yöntemiyle tek tek vuzuha kavuşturur, ayrıca bilişsel-psikolojik ve etik izahlar yapar. Şimdi, ne iki bin iki yüz yıl önce Aristobulus ne de iki bin yıl önce Philo görüşlerinde yalnızdı; Philo’nun yazılarından, Kutsal Yazılar’ın, literal anlamının ötesinde ruhani ve felsefi bir anlam katmanı içerdiğini düşünen başka Yahudi entelektüellerin bulunduğu anlaşılmaktadır. Nitekim Philo, yazılarında sık sık Kutsal Yazılar’ın felsefi-alegorik yorumunu öneren diğer Yahudi âlimlere atıfta bulunur ve isim vermeksizin seleflerinden alıntı yapar. Filistin alegorizmi daha “ölçülü” olagelmiş, Kutsal Yazıları salt soyutlamalara dönüştürmekten kaçınmıştır. Nitekim Philo ve seleflerinin alegorik yöntemi, İ.S. 70’te Tapınağın ikinci kez imhasından sonra, Yahudiliğe yeniden şekil veren hahamlar tarafından kabul görmemiştir. Ancak yine de Haham Yahudiliğinin (Rabbinik Yahudilik) temel ilkelerinden biri Kutsal Yazılar’ın kelimesi kelimesine alınmaması gerektiğidir ve Haham Yahudiliği, hiçbir zaman Tevrat’tan bir cümleyi alıp bire bir uygulamamıştır. Diğer yandan, Philo, Hristiyan teolojisinin gelişimi ve tefsirde alegorik yöntemin kullanımı bakımından etkili olmuştur.
—İsa’yla devam edecek—
Atilla Fikri Ergun – kolaydenemeler.substack.com
---
Dipnotlar:
[1] Philo, The Works of Philo: Complete and Unabridged (Philo’nun Eserleri. Komple ve Kısaltılmamış), Trans. C. D. Yonge, Forew. David M. Scholer, Hendrickson Publishers, Ağustos 1993, Bölüm 1, I. (1) (2) (3)
[2] Philo, a.g.e., Bölüm 1, XXIII. (69)
[3] Philo, a.g.e., Bölüm 2, XIV. (43)
[4] Philo, a.g.e., Bölüm 3, I. (1), II. (4), III. (7)