Ontolojik Argüman: Aquinas’ın İtirazı – Tanrı’nın Varlığı Apaçık mıdır?
Tartışmadaki asıl soru, “Tanrı’nın varlığı apaçık mıdır?” ya da “Tanrı’nın varlığı kendiliğinden aşikâr mıdır?” sorusudur.

Aquinas, Summa Theologiae’de, Anselm’in argümanına itiraz eder. Tartışmadaki asıl soru, “Tanrı’nın varlığı apaçık mıdır?” ya da “Tanrı’nın varlığı kendiliğinden aşikâr mıdır?” sorusudur. Önce savunmanın gerekçeleri sıralanır. Kısaca:
1. Bilgisi bizde doğal olarak bulunan şeyler bizim için apaçıktır. Tanrı’nın bilgisi doğal olarak herkesin içine yerleştirilmiştir. Bu nedenle, Tanrı’nın varlığı apaçıktır.
2. [Ontolojik Argüman]: Terimler bilinir bilinmez/öğrenilir öğrenilmez/anlaşılır anlaşılmaz, bilinen şeyler apaçıktır [örneğin bekârın tanımını biliyorsanız, bekârı evliyle karıştıramazsınız]. Tanrı sözcüğünün anlamı anlaşılır anlaşılmaz, Tanrı’nın var olduğu hemen görülür, çünkü bu sözcük, kendisinden daha büyük bir şey tasavvur edilemeyecek olana işaret eder. Fiilen ve zihnen var olan, sadece zihnen var olandan daha mükemmeldir. Bu nedenle, Tanrı sözcüğü anlaşılır anlaşılmaz, O’nun zihinsel olarak var olduğu anlaşıldığından, aynı zamanda O’nun fiilen var olduğu da anlaşılır. Bu nedenle, Tanrı vardır önermesi apaçıktır.
3. Hakikatin varlığı apaçıktır, çünkü hakikatin varlığını inkâr eden, hakikatin var olmadığını kabul etmiş olur ve eğer hakikat var değilse, o zaman Hakikat yoktur önermesi doğrudur. Ancak doğru olan bir şey varsa, hakikat de var olmalıdır ve Tanrı, hakikatin kendisidir. Dolayısıyla, Tanrı’nın varlığı apaçık ortadadır.[1]
Aquinas, aynı fikirde değildir. Kısaca: Öncelikle, hiç kimse apaçık olanın tersini zihinsel olarak kabul edemez, ancak –Tanrı’nın var olmadığını savunan kimselerde görüldüğü gibi- Tanrı vardır önermesinin tersi zihinsel olarak kabul edilebilir ve bu nedenle, Tanrı’nın var olduğu apaçık değildir. Bir şey iki şekilde apaçık olabilir: 1) Bizim için değil, ancak kendi içinde apaçık, 2) Hem kendi içinde hem de bizim için apaçık. Bir önerme apaçıktır, çünkü yüklem öznenin özüne dâhildir, tıpkı insanın bir hayvan olması gibi, çünkü hayvan, insanın özünde içerilir. Bu nedenle, yüklemin ve öznenin özü herkes tarafından biliniyorsa, önerme herkes için apaçık olacaktır. Yüklemin ve öznenin özünü bilmeyen kimseler varsa, önerme kendi içinde apaçık olacaktır, ancak önermenin yükleminin ve öznesinin özünü bilmeyenler için apaçık olmayacaktır. Tanrı vardır önermesi kendi başına apaçıktır, çünkü yüklem özneyle aynıdır [Tanrı (O’nun) kendi varlığıdır/varoluşudur], ancak O’nun özünü bilmediğimizden, önerme bizim için apaçık değildir. Dolayısıyla, Tanrı’nın varlığının, bizim için daha çok bilinen şeylerle, yani etkilerle [etkilerden nedene doğru / a posteriori] kanıtlanması gerekir.[2]
Bu açıklamalardan sonra, Aquinas, cevaplarını sıralar. Kısaca:
1. Tanrı’yı genel olarak ve karışık bir biçimde bilmek –Tanrı, insanın Mükemmel Mutluluğu ya da En Yüksek İyiliği olduğu için- doğamız gereği, içimize yerleştirilmiştir, ancak bu, Tanrı’nın var olduğunu kesinlikle bilmek değildir, tıpkı birinin yaklaşmakta olduğunu bilmenin, bu kişinin kim olduğunu bilmekle aynı şey olmaması gibi.
2. Belki de Tanrı sözcüğünü duyan herkes, bu sözcüğün kendisinden daha büyük bir şeyin tasavvur edilemeyeceği bir varlığa işaret ettiğini anlamamaktadır, çünkü –örneğin- bazıları Tanrı’nın bir cisim olduğuna inanmaktadır. Yine de, herkesin “Tanrı” sözcüğüyle kendisinden daha büyük bir şey düşünülemeyecek olan bir varlığa işaret edildiğini anladığını kabul edecek olursak, yine de, bu sözcüğün işaret ettiği varlığın gerçekten var olduğunu anladıkları sonucu çıkmaz, sadece zihinsel olarak var olduğu anlaşılır. Kendisinden daha büyük bir şey düşünülemeyecek olan Varlığın gerçekten var olduğu kabul edilmedikçe –ki, bu, Tanrı’nın var olmadığını savunanlar tarafından kesinlikle kabul edilmemektedir- O’nun gerçekten var olduğu da ileri sürülemez.
3. Genel olarak hakikatin varlığı apaçıktır, ancak Primal [İlksel/Birincil] Hakikat’in varlığı bizim için apaçık değildir.[3]
Öncelikle, Aquinas’ın itirazının bir yönü semantik gibi görünmektedir; argüman, yeniden ifadelendirilerek, bu itiraza karşı konulabilir. Ancak itirazın diğer yönü, meselenin özüne iner. Tanrı’nın özünü bilemeyiz/kavrayamayız, ancak argüman, O’nun özüne ilişkin sahip olamayacağımız bir bilgiyi varsayar, çünkü Tanrı’nın varlığı, O’nun özünden zorunlu olarak çıktığı ölçüde apaçıktır.[4] Oysa O’nun özü hakkında bilgimiz yok, yeterli kavrayışa sahip değiliz. Dolayısıyla, Anselm’in bahsettiği Tanrı’nın gerçekten var olduğu, a posteriori [etkilerden nedene ilerleyerek] kanıtlanmalı, yüklemin öznede içerildiği gösterilmelidir; terimin bilinmesi yeterli değildir. Aquinas’ın söylediği tam olarak budur. Ancak bu, modernlerin “anladıkları” şekilde argüman “basitçe çürük” ya da “geçersizdir” demek değildir. Aquinas’ın itirazına karşı itirazlar olduğunu da ayrıca belirtmek gerekir.
—Kant’ın itirazıyla devam edecek—
Atilla Fikri Ergun – kolaydenemeler.substack.com
---
Dipnotlar:
[1] Aziz Thomas Aquinas, Summa Theologiae, I, 2, 1 [Summa Theologiae’nin İngilizce çevirisi, İngiliz Dominiken Eyaleti’nden Fr. Laurence Shapcote, OP (1864-1947) tarafından hazırlanmış, Aquinas Enstitüsü tarafından gözden geçirilmiş ve düzenlenmiştir], aquinas.cc/la/en/~ST.I.Q2.A1.T – Son görüntüleme: 9 Temmuz 2023
https://aquinas.cc/la/en/~ST.I.Q2.A1.T
[2] Aziz Thomas Aquinas, Summa Theologiae, I, 2, 1 – Son görüntüleme: 9 Temmuz 2023
[3] Aziz Thomas Aquinas, Summa Theologiae, I, 2, 1 – Son görüntüleme: 9 Temmuz 2023
[4] Edward Feser, Anselm’s ontological argument (Anselm’in ontolojik argümanı), edwardfeser.blogspot.com – Son görüntüleme: 9 Temmuz 2023; Edward Feser, Can a Thomist reason to God a priori? (Bir Thomist Tanrı’ya a priori akıl yürütebilir mi?), edwardfeser.blogspot.com – Son görüntüleme: 9 Temmuz 2023
https://edwardfeser.blogspot.com/2010/11/anselms-ontological-argument.html
https://edwardfeser.blogspot.com/2021/02/can-thomist-reason-to-god-priori.html